1 Haziran 2013 Cumartesi

POLİSTEN BİBER GAZI, SOSYAL MEDYADAN NEFRET GAZI

Taksim Gezi Parkı’ndaki 80 yıllık çınarların sökülüp, yerine AVM yapılacağı söylentileri nedeniyle çevreye duyarlı İstanbullular, 5 gün önce Gezi Parkı’nda eyleme başladılar. Eylemin  son 2 gününde ise polisin sert müdahaleleri ile birlikte olaylar iyice büyüdü. Fakat geçtiğimiz saatler içinde Taksim’de nihayet polisin çekilmesi, gerginliği biraz daha azalttı. Özellikle olayların bu kadar büyümesi hükümeti bile şaşırttı. Çevreye duyarlı her kesimden aktivistin yaptığı bu eylemler daha sonra yapılan propaganda ve söylemlerle ideolojik bir eyleme dönüştü. Uluslararası basında dahi  “Türk Baharı mı yaşanıyor?” şeklindeki anonsların verilmesi, ideolojik reflekslerle hareket eden bazı grupların devrim yapılacağı inancına kapılmasına neden oldu. Fakat polisin çekilmesi suların biraz durulduğunu gösteriyor. Böyle büyük bir toplumsal muhalefet ile 10 yıllık iktidarlığı boyunca ilk kez karşılaşan hükümet, bu saatten sonra olayları görmezden gelemez.  Başbakan Erdoğan bugünkü konuşmasında polisin sert müdahalesini kabul etti;  fakat polis-cop-biber gazı üçlüsüne muhakkak ki kalıcı çözüm bulunmasının yanında muhalif seslerin hangi nedenlerden dolayı olduğunu da iyice analiz etmelidir.  Bütün bunların yanında sokakta yaşanan olayları Halk TV haricinde hiçbir tv kanalının vermemesi  her zamanki sansür uygulamalarını akıllara getirdi.  Sosyal medya ile alakası olmayan vatandaşlara tv kanalları, gazeteciliğin ilk görevi “halka haber verme görevi”ni yerine getirememiştir. Tabi bu durum “Sansür mü,yoksa oto sansür mü”  çok merak ediyorum. Genellikle ülkemizin bir hastalığı olan “kraldan çok kralcılık yapma” anlayışı ile hareket eden medya patronları ya da yöneticilerin uyguladığı bir oto sansür mü var? yoksa;  Başbakanın direk TV kanallarını arayıp müdahalesi mi oldu?
 TV kanallarının bu olaya duyarsız kalmasıyla basın özgürlüğünü yeniden sorgulamamız gerekiyor. Ayrıca medya yöneticileri sermaye çıkarları ile gazetecilik etiği arasında hangi kulvarı seçtiklerini iyi belirlemelidirler. TV’nin bu kadar yetersiz kaldığı noktada , enformasyon alacağımız yer tabi ki sosyal medya oldu.  Sosyal medya bir kaos ortamına dönüştü. Sokaklardaki kaosun ve şiddetin 2 katı sosyal medya da yaşandı. Sosyal medyayı kullanan çoğu insan, birçok yanlış enformasyon üzerinde tam anlamıyla dünyayı kurtardıklarını sandılar.
Aşırı yüklenmeler nedeniyle zaman zaman erişim engellendi. Yalan haberler, görüntüler ve rakamlarla insanlar sürekli birbirlerini dolduruşa getirip durdular.  Aklı selim hareket eden insan sayısı yok denecek kadar azdı. İfade etmem gereken en önemli şey ise; meydana gidip gerçekten ağaçlar için ve daha sonra polis şiddettine karşı yürüyenleri kutluyorum; fakat klavye üzerinden şövenist ve militarist duygularla hareket edip, klavye üzerinden devrim yapmak isteyenleri  anlayamıyorum.  Diğer yandan polisin uyguladığı şiddetin tek sorumlusu onlar değil, amirleridir. Polis ile eylemciyi karşı karşıya getiren iktidar ve ana muhalet liderleri olayları izleyip durdular.  CHP’nin eylemcilerini sakinleştirmek yerine daha çok fişeklemesi ise düşündürücü.  Eylemcilerin yaptığı muhalefeti bile beceremeyen CHP lideri Kılıçdaroğlu, sadece yapılmış muhalefetten nasıl nemalandığı bize gösterdi.  Hükümetin yaşanan olayları görmezlikten gelmemesini, herkesin daha sağduyulu olmasını ve hangi tarafta olursak olalım vicdanlarımızın sesi ile hareket  edilmesini temenni ediyorum. Çünkü ne olursa olsun biz bu topraklarda kardeşçe yaşamaya mecburuz.

Melek Gedik

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder