Ben zamanı durdurmak için uğraştım, o da beni...
Ben aşkın cesaret işi olduğuna inananlardanım. Fırtınaya aldırmadan hep sakin bir limana gelmek için savaştım. Ama limandakilerin cesareti yoktu, yalnız denizdekine bakmaya...O yüzden ben limana varmadan bıraktım, en büyük aşklarımı denizin tam ortasından en dibine... Bir daha bakmak istemedim yitip giden anılarıma.. Çünkü artık güçsüzdüm...hayal kırıklıklarım çoktu...Bütün acılarımı, kederlerimi bırakıp umutla baktım limana.. Artık hürdüm, özgürdüm. Hafiflemiştim canım acımıyordu..
Sonra bir gün karşılaştık sahilde... İlk bakış, ilk şaşırmalar uzaktan bir selamlaşma...o anda denizin dibine yolladığım bütün acılar, kederler denizin yüzeyine fırladı. Hiç bir şey olmamış gibi alay ettiler benle. Sen neler ile mücadele ettin bir kez daha dene dediler. Sen diyordun aşk cesaret ister diye .. özünü dinle diye .. Sonunda kendimi küllenmiş aşk denizinde buldum. Umut denizimin adı değişti cesaret denizi oldu.. Sahip çıkamadım aklıma. Hoş çıksaydım niye cesaretim yok diye sızlanırdım. Acıların üzerine gitmeyi öğrenmeye çalıştım ama olmadı.
Karşılıksız atan her yürek gibi benimki de artık durmuştu. Acılarıma artık deniz de iyi gelmiyordu ki benim en yakın arkadaşımdı deniz.. Akan her gözyaşıma, en önemlisi ona olan hasretime şahit olmuştu.. Denize hep onu anlattım. Ben anlattım denizde sıkılmadan dinlemiş gibi yaptı. Şimdi denize haykırmaktan yorulduğum günlerin birindeyim..Deniz bana ağladı, ben sana... Yitip giden yıllara, geç kalınmış sözlere...sensizlikle örttüğüm kalın duvarlara ağladım. En sonunda artık sensiz seninle yaşamaya alıştım. Alıştıkça gözyaşlarımı dindi. Acılarım azaldı.
Melek GEDİK