13 Şubat 2013 Çarşamba

Osman Sınav: Sağcı da solcu da “Bağımsız Türkiye” istedi


Ünlü yönetmen ve yapımcı Osman Sınav,  1960’lı yıllarda sağcı-solcu diye bölünen gençlerin isyan noktalarının aynı olduğunu belirterek,  gençlerin sadece “ Bağımsız Türkiye” istediklerini söyledi.

Ünlü yönetmen ve yapımcı Osman Sınav ile yaptığı projeleri, projelerine gelen tepkileri, sanata ve ideolojiye bakış açısını sorduk.

SOL BAŞKALDIRAN, SAĞ YARATICI
Osman Sınav en son yayınlanan Uzun hikaye filmindeki  hak, adalet ve eşitlik kavramlarını savunduğu için sosyalist damgası yiyen Ali karakteri üzerinden dönemin ideolojisini şu sözlerle değerlendirdi: "Uzun Hikaye 1940’larda başlayan 1970’li yıllara uzanan bir dönem filmidir. Sol ve sağ kavramlarının anlamlarına baktığımızda sol kavramı;  başkaldıran, itiraz eden , analitik zekaya sahip, düşünce yapısını içerir. Sağ kavramı ise; yeniliklere açık ve  yaratıcı düşüncelere sahip düşünce yapısını. Bir dönem Türkiye’de hak, adalet, hukuk deyince  “Sen komünist misin?”  derlerdi."

TÜRKİYE’DE ÇOK AZ İNSAN MARX OKUYUP, SOSYALİST OLMUŞTUR
Sınav,  Türkiye’nin yakın tarihinde yaşanan sağ-sol kavgasının çıkış noktasını, bu ideoloji ile hareket eden gençlerin isyan noktalarının aynı olduğunu belirterek şu sözlerle anlattı: “Türkiye’de ideolojik kavramlar birbirine çok karışmış. Çok az insan Marx okuyup, sosyalist olmuştur.  Halka baktığımızda aynı aileden birisi solcu,  birisi ülkücüdür.
Buradaki ayrımda bütün gençlerin çıkış noktası; “Bağımsız bir Türkiye” idi . Muhafazakar kesimden gelen gençler  milliyetçi, daha  dinden uzak kesimden gençler ise komünist olmuşlardır. Dönemin sosyolojik analizi yapılırsa; altından bu yaptığım ayrım çıkar."

MARX,  OSMANLI’YI BİLSEYDİ DAHA FARKLI BİR KİTAP YAZARDI
Sınav,  Türkiye’deki  gençlerin faşizm ya da komünizm diye bir dertleri olmadıklarını belirterek, bu iki rejimin oluşması için şartların olmadığını şu sözlerle ifade etti: “ Bu iki rejimin oluşması için gereken şartları vardı. Bizim topraklarımızda bu şartlar hiçbir zaman olmadı. Bana göre Marx bizim toprağımızı bilseydi;  daha farklı bir kitap yazardı. Çünkü Osmanlı da mülk kavramı yok . Mülk,  sadece Allah'ındır. Mülk kavramı olmadığı için,  feodalite oluşmamış. Aristokrasi gelişmemiş ve bunların üzerine sanayi de gelmediği için “işçi sınıfı” oluşmamıştır. İşçi sınıfı oluşmadığı için sosyalizm,  batılı anlamda da feodalite gelişmediği için faşizm bizim topraklarımızda  gelişmemiştir.”

UZUN HİKAYE, İSYAN AHLAKINI ANLATIYOR
Sınav,  bir ülkücü  ya da islamcının hak konusunda hareket noktasını , “Hak edenin ücretini alnını teri soğumadan vereceksin” hadisi olduğunu ,  gençlerin yetiştirilme tarzlarına göre bir taraf seçtiğini söyleyerek, Uzun hikayenin bir isyan ahlakı filmi olduğu söyledi.

ABDÜLHAMİT’İ BİLMEDEN İSLAMLA, LAİKLİKLE OLAN SORUNLARIMIZI ÇÖZEMEYECEĞİZ
Sınav, çekmeye hazırlandığı dönem dizisi “Karakeçili” yi neden yapmak istediğini şu sözlerle anlatti: “Abdülhamit’ten itibaren tarihe bakmamız gerekiyor. Eğer o dönemden bakamazsak Cumhuriyet ile ilgili yaşadığımız hiçbir sorunu çözemeyeceğiz. Toplumsal çatışmalarımızı o dönemden itibaren analiz ederek günümüze bakmazsak;   İslamla, Laiklikle,  dış politikayla , Dünya’daki yer  alışımız ile ilgili sorunları  çözemeyeceğiz. Ve maalesef  kişiliksiz bir ülke olacağız.Dünyanın en oynak ve tehlikeli yerindeyiz.”

SANATI İDEOLOJİNİN EMRİNE VERİRSEN, BİLDİRİ KAĞIDI OLUR
Sinema ve ideoloji arasındaki bağı değerlendiren Sınav şunları kaydetti: “ Sinema bir sanattır. Sinemanın beyazı, siyahı, devrimcisi,islamcısı, milliyetçisi olmaz. Sanatı, ideolojinin emrine verirsen, o sanat değil bildiri kağıdı olur.  Sanat ideolojinin emrine girmez sadece ideolojiler sanatla faydalanır. Sanatın kendi duruşu vardır.Sanat yaratılışı, varoluşu, insanın nasıl bir ruh hali ve vicdan içinde olduğu sorgulama işidir."

YÖNETMEN SAMİMİ İSE; ÇIPLAKLIKTA ÇEKEBİLİR, CAMİ DE ÇEKEBİLİR
Sanatın vicdan yaratma işi olduğunu belirten Sınav: “ Sanat, hangi dilden, ırktan ya da sosyal gruptan olursa olsun, varoluşun içsel sorgunun yapıldığı alandır. Bunu sinemada yapan yönetmendir. Yönetmen, dünyasında ne varsa;  o sinema onu ifade eder. Aynı yönetmen çıplak bir filmde çekebilir, camide de  bir film çekebilir. Eğer samimi ise; iki filmde de aynı ruhu bulursunuz. Sanatın ideolojisi varsa; ideolojisi burada yatar. Bu kavramlar bizi oyalıyor ve sinemayı da geriletiyor.” şeklinde konuştu.

SANAT OLMADAN TOPLUM, TOPLUM OLMADAN SANAT OLMAZ
Sanat toplum  için mi? Toplum sanat için mi? tartışmalarına değinen Sınav bu tartışmaları saçma bulduğunu biri olmazsa, diğerin de olmadığını söyleyerek konu ile alakalı bir anısını şu sözlerle anlattı: “Ben bu hikayeyi rahmetli Metin Erksan’dan dinledim. Metin Erksan yıllar önce  Trt ‘de 5 hikayelik bir dizi çekmişti. Televizyon işi olduğu için,  soyut olarak algılanmış. Herkes eleştirmiş ve sonra Metin Erksan , “Ben kendim için yapıyorum” demiş. Daha sonra Yaşar Kemal’e  bu tartışmaları sorduklarında , “Ben halk için yazıyorum”demiş. Bu tartışma alevlendi. Bir gün karşı karşıya gelmişler ve Yaşar kemal Metin Erksan’a : “ Metincim bende kendim için yazıyorum ama bu böyle  televizyondan söylemez ki” demiş. Belli bir doygunluğa ulaşmış kişiler böyle bir çıkışlar yapabilirler. Bu duygu isyan, olarak onun hakkıdır."

TABU NEYMİŞ ŞİMDİ ANLADIM
Yayınladığı dönemde eşcinsel sahnesi ile büyük ses getiren Kılıç günü dizisiyle o dönemde çeşitli gruplar tarafından protesto edilen Sınav, dizinin yayınlandığı hafta yaşadıklarını şu sözlerle anlattı: “Dizinin bir bölümü yayınlandı ve  beni 28 gazeteci röportaj yapmak için aradı. Hatta 8 canlı yayın programa davet edildim. Hiçbirine gitmedim. Ben ve basın danışmanım gazetecilere bölümü izleyip izlemediklerini sorduk. Lakin hiç kimse izlememişti. Hatta en son dostum Can Dündar aradı ve NTV’ de haber bülteni sunuyordu. Ben Can’a sordum izleyip izlemediğini o da  izlememiştim. Ben programa gitseydim izleyecekti. O da sadece 45 saniyelik kısmı izleyip beni çağırdı. Ama ben gitmedim. Telefonu kapatırken  Can’ a şu cevabı verdim: “ Mustafa filminden sonra Ayşe Arman'a bir röportaj vermiştin. Ve oradaki manşet çok hoşuma gitmişti. “Tabu neymiş şimdi anladım” deyip kapattım."

BİR HAFTADA 4 FARKLI SOSYAL GRUP TARAFINDAN PROTESTO EDİLDİM
4 farklı sosyal yapıdan gelen gruplar tarafından protesto edildiğini söyleyen Sınav, bu dört ayrı kesimin ortak tepkisini sosyolojik bir analizinin yapılması gerektiğini belirterek,"Ben dizinin o sahnesi yayınlandığı hafta, aile koruma dernekleri, Zaman gazetesi, gey-eşcinsel örgütleri ve Alperen ocakları tarafından protesto edildim" dedi.

EN SERT TEPKİ ZAMAN GAZETESİN’DEN GELDİ
En sert yazının Zaman gazetesinden geldiğini anlatan Sınav şu sözleri kaydetti: “Zaman gazetesinde bir yazar  çok sert bir yazı yazdı. O zaman Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı ile konuştum  ve onlara bari siz beni anlasaydınız dedim. Ben 3 ay boyunca Süleyman Çobanoğlu ile o sahneyi yazarken sırf reyting için mi yazarım şeklinde konuştum. Keşke şu soruların cevabını verip ve bütün bölümü izleyip öyle yazsaydı arkadaş beni dedim. "Niye peygamber gelir? Musa niye Firavunun sarayında büyüdü? Vahiy hangi şartlarda gelir? Lut kavmi neyi ifade eder?”

BAKIŞ AÇIMIZ ÇOK SIĞ
Kılıç gününde o sahne haricinde 5 hayat öyküsü olduğunu söyleyen Sınav son olarak şunları söyledi:  “O dizide Musa ve firavunun hikayesini anlatıyorduk. Algımız ne kadar sığ olduğunu gördüm ve farklı sosyal yapılardan gelen 4 ayrı kesimin sanata bakışını gördüm.  Sonrada  ben kendim için sanat yapıyorum demek zorunda bırakılıyorsun.”

Özel Röportaj: Melek GEDİK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder