Artık ayaklarım geçmiyor o yollardan. Hatırlıyorum da her gün
nasıl hevesle gitmek isterdim
giriftli İstanbul sokaklarına...Her
sokağını keşfetmek, her durağında havasını solumak.Şimdi mazinin tozlu raflarında
kaldı heyecanlarım...Artık uğramıyorum Lale sokağına, Emirgan Korusu’na, Büyük adaya.Nedeni bilinmez ama yüreğimden
hatıraların silindikçe, içimdeki sevinç mekanları da azaldı. Onlar azaldıkça
gözyaşlarım da...Biliyorum nedenini ; lakin kelimeler ile de olsa anlatılamıyor
bazı sevdalar. Gümüşsuyu’dan Dolmabahçe’ye yürürken susmadan konuştuklarımızı
hatırlıyor musun? Fatih’deki büyük
parkta birbirine düğümlenen duygularımızı hatırlıyor musun? Süleymaniye’deki
küçük kahve dükkanını hatırladın mı? Nasıl da koşardık iki demli çay içmek
için.
Biliyorum hatırlamazsın.
Eskiden olsa ağlardım seni hatırladıkça...Ama mazi
silindikçe gözümden, nemli bulutlar fazla yağmıyor göz kapaklarıma. Biliyorum
hep bir hayal kırıklığı kalacak içimde. Fakat merak etme gün geçtikçe daha çok
berraklaşıyor mazi...dışarı çıkmaya korktuğum zamanlar çoktan geçti. Ben artık Sarıyer sahilinden güneşe “merhaba”
demek istiyorum. Hatıralara dolanan
ruhum artık nefes almak istiyor. Sanırım bugün doğru zaman...Seni hatırladıkça
korktuğum İstanbul’a tutunmak istiyorum. Tutundukça senli İstanbul’da
kaybolmak...
Biliyorum hatırlamazsın.
Ben seni İstanbulum yaptım, sen beni sensiz İstanbul’a mahkum
...
Melek GEDİK
Fotoğraflar: Pınar KÖSE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder